top of page

Sosyal Uyuma Çatışma Çözümü Penceresinden Bakmak



Sosyal uyum kavramı, Türkiye’de özellikle Suriye’deki savaşın ardından yaşanan yoğun göç ile beraber konuşulmaya başlansa da sosyal bilimlerin sıklıkla ve farklı tanımlarla ele aldığı bir olgudur. Birçok tanımı olmakla birlikte, sosyal uyum kısaca göçmenler ve yerel toplum arasında süregelen etkileşimin ürünüdür. Bu süreç, göçmenlerin ve yerel toplumun birbirine uyum sağladığı dinamik ve sürekli bir değişim süreci olarak tanımlanabilir.


Bu olguyu konuşurken göçle gelen gruplar, orada halihazırda yaşayan yerel halk ve mevcut yönetim olarak üç farklı dinamikten bahsetmek mümkündür. Sosyal uyum süreci, bu üç dinamik arasında dengeyi sağlayarak hem göçmenlerin hem de yerel halkın yaşam kalitesini artırmayı hedefler. Ancak, bu süreçte çatışmalar kaçınılmazdır ve bu çatışmaların çözümü, sosyal uyumun sağlanmasında kritik bir rol oynar.


Tam da bu noktada sosyal uyum sürecine çatışma çözümü perspektifinden bakarken doğru sorular sormamız gerekebilir. Örneğin, göçle gelen grupların yeni yaşam alanlarına adaptasyonu nasıl sağlanır? Yerel halkın ve göçle gelen grupların etkileşiminin çatışmasız bir şekilde oluşması için neler yapmak gerekir? Bu gruplar arasında yaşanacak olası çatışmalara karşı nasıl yaklaşmak yerinde olur? Bu soruları çeşitlendirerek onlara cevap aramak, çatışma çözümü yolunda önemli bir adım atmak anlamına gelir. Elbette bu sorulara verilecek cevaplar bizi çatışma çözümünün teorilerine ve dinamiklerine götürecektir.



 

Çatışma Kavramı ve Temel İhtiyaç Teorisi

Çatışma, iki veya daha fazla tarafın hedeflerine ulaşmak için birbirleriyle rekabet halinde oldukları veya çıkarlarıyla denk düşmedikleri durum olarak tanımlanabilir. Toplumsal düzeyde bakıldığında ise sosyal değişimin kaçınılmaz bir parçası olduğunu söylemek mümkündür. Buna bir de “sistemin etkisini” eklediğimizde olaya yapısal bir çerçeveden de bakmak mümkündür. Bu noktada Galtung’un belirttiği üzere çatışma deyince, içinde bulunulan yapının (sistemin), davranışların ve tavırların sürekli değiştiği ve birbirini etkilediği dinamik sürecin varlığından 

bahsederiz. 


Çatışmalar, kişisel, toplumsal veya uluslararası düzeyde ortaya çıkabilir ve çeşitli kaynaklardan beslenebilir. Bu noktada, çatışmaların kökenini (kaynaklarını) anlayabilmek için Burton’ın Temel İhtiyaç Teorisi önemli bir çerçeve sunar. Bu teori, insanların temel ihtiyaçlarının karşılanmaması durumunda çatışmaların ortaya çıkacağını savunur. Temel ihtiyaçlar arasında güvenlik, kimlik, tanınma, katılım ve gelişim gibi unsurlar bulunur. Eğer bireyler ve/veya gruplar bu ihtiyaçlarını karşılayamazsa, sosyal uyum bozulur ve ihtiyaç odaklı çatışmalar kaçınılmaz hale gelir. Sosyal uyum bağlamından baktığımızda, göçmenlerin barınma, iş ve sosyal kabul ihtiyaçları, yerel halkın da benzer ihtiyaçlarıyla çakışabilir ve çatışmalara neden olabilir.


Bununla birlikte, ekonomik adaletsizlik, toplumun farklı kesimleri arasında gerilim yaratarak çıkar odaklı çatışmalar yaratabilir. Gelir eşitsizliği, yoksulluk ve işsizlik gibi ekonomik meseleler, toplumsal huzursuzluğa ve çatışmalara zemin hazırlayabilir. Özellikle kaynakların adaletsiz dağılımı, toplumsal gruplar arasında rekabeti ve çatışmayı körükleyebilir.



Bir diğer yandan, bu çatışmaların bir de değer odaklı boyutu vardır. Özellikle kültürel farklılıkların ve etnik kimliklerin rahatça ifade edilemediği; inançların özgürce yaşanamadığı yerlerde, gruplar arasında değer odaklı çatışmalar çıkması muhtemeldir. Bu çatışmalar, toplum içerisinde ayrışmayı ve kutuplaşmayı tetikleyebilir. Ancak şunu da söylemek gerekir ki toplumsal çatışmalar söz konusu olduğunda, genel olarak tek bir kaynaktan bahsetmek mümkün değildir. Bahsedilen bu kaynaklardan biri veya birkaçı bir çatışmanın kökenini oluşturabilirler. Bu kaynakların neler olduğunu anlamak, çatışma çözümü süreçlerinde hangi stratejiyi kullanacağımızla ilgili bize bilgi verir. Örneğin, kaynaklardan birinin “değer odaklı” olduğu anlaşılırsa, acaba çatışmayı yaratan başka bir kaynak daha var mı diye bakmak gerekecektir. (Neyse ki genellikle değerler tek başına bir kaynak olarak bulunmazlar). Çünkü, değerler üzerinden tartışma yürütmek anlamsızdır. Çatışmanın taraflarını kendi pozisyonlarında tutarak çatışmaları çıkmaza sokar. Bu anlaşıldığında, ihtiyaç ya da çıkar odaklı başka bir kaynak olup olmadığına bakmak ve bunların çözümü için adımlar belirlemek, çatışma çözümünde yardımcı olacaktır.  


Bu noktada, altını tekrar çizmemiz gerekirse, Temel İhtiyaç Teorisi bağlamında, insanların ve grupların temel ihtiyaçlarının karşılanması, çatışmaların önlenmesi ve çözülmesi için kritik öneme sahiptir. Çatışma çözümünde başarılı olmak, toplumsal meselelerin kaynaklarını anlamaktan ve bu meseleleri çözmek için stratejiler geliştirmekten geçer. İşte bu yüzden, sosyal uyumu çatışma çözümü penceresinden değerlendirmek, daha sağlıklı ve sürdürülebilir toplumlar inşa etmede önemli bir adım olabilir.


 

Gönderimizi okuduğunuz için teşekkür ederiz! Conflictus olarak, geri bildirimlerinizi ve görüşlerinizi merakla bekliyoruz.


Dilara Gök

Conflictus Uyuşmazlık Çözümü Eğitim ve Danışmanlık

🔗 Çalışmalarımız hakkında daha fazla bilgi edinin: https://www.conflictus.co

📢 Bizi takip edin: Twitter, LinkedIn, Instagram

📧 Bize ulaşın: info@conflictus.co



Saggar, S., Somerville, W., Ford, R. ve Sobolewska, M. (2012). The impacts of migration on social cohesion and integration: Final report: Migration Advisory Committee

Miall, Hugh; Woodhouse, Tom & Ramsbotham, Oliver. (1999). Contemporary Conflict Resolution, Cambridge: Polity Press.

Galtung, Johan (1996). Conflict Transformation by Peaceful Means. London: Sage.

Burton, John (1990). Conflict: Basic Human Needs. New York: St. Martins Press

6 görüntüleme0 yorum

Comentarios


bottom of page